Page 10 - lbu orijinal
P. 10
Türk Medeni Kanunu hem birey çıkarları hem de birey çıkarları ile toplum çıkarları arsındaki
çatışmalarda dengeyi çok iyi kurmuş, bunlardan birini diğerine üstün tutmamıştır. Temelde
bireylere mülkiyet hakkını ve bu hakkı kullanma özgürlüğünü tanımış, ancak kişilerin bu
özgürlüğü sınırsız bir şekilde diğer kişiler ve toplum zararına olacak keyfîlikle kullanmasını
önleyecek düzenlemeler getirmiştir. Ayrıca zayıf durumda olanlar için de gerekli ilkeleri
(hakkaniyet ilkesi gibi) benimsemiştir.
Aile ve toplumsal yaşamda kadına kişisel saygınlığını kazandıran bu kanunları, kadınların
kamusal alanda da kazandığı kimi diğer önemli haklar izlemiştir. 1930 yılında kadınlara belediye
seçimlerine katılma hakkı, 1933 yılına gelindiğinde de kadınlara muhtar olma hakkı verilmiş ve
nihayet 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bunun üzerine kadınlar
milletvekili seçimlerine katılabilmek için başvuruda bulunmaya başlamışlar, tanınan bu hakkı
Ankara ve İstanbul’da sevinç gösterileriyle kutlamışlardır. Türk kadınının seçme ve seçilme
hakkını aldığı sırada ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere, İsveç, Norveç, Finlandiya, İrlanda,
Polonya, Çekoslovakya gibi ülkelerde kadınlar bu haklara ulaşmışken Fransa, İsviçre,
Yugoslavya ve Bulgaristan’da henüz bu haklardan söz edilmemektedir. 1935 yılında yapılan
seçimlerle Meclise 18 kadın milletvekili girmiştir. O tarihten 18 yıl önce seçme ve seçilme hakkını
kazanan İngiliz kadınlarından ilk seçimlerde yalnız 1 kadının meclise girdiği düşünüldüğünde, bu
sayı daha anlamlı hâle gelmektedir.
2) Türk Ceza Kanunu: 1 Mart 1926’da TBMM’de kabul
edilen ve 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren Türk Ceza
Kanunu, İtalyan Ceza Kanunu temel alınarak hazırlanmıştır.
Bu kanunla kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi tam
anlamıyla ceza hukukundaki yerini alırken eski sistemde
mevcut olan ve modern hukuk anlayışıyla bağdaşmayan
bazı cezalar da kaldırılmıştır.
3) Türk Ticaret Kanunu: 4 Ekim 1926’da kabul edilen PANELİST
kanun Alman Ticaret Kanunundan etkilenerek
hazırlanmıştır.
4) Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu: Bu kanun,
İsviçre’den alınmış ve 18 Haziran 1926’da TBMM’de kabul
edilmiştir.
5) Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu: 20 Ağustos
1929’da yürürlüğe giren bu kanun Alman Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu örnek alınarak hazırlanmıştır.
6) İcra ve İflas Kanunu: Bu kanun, İsviçre Federal İcra
ve İflas Kanunu’ndan esinlenerek hazırlanış ve 4 Eylül CANSU
1929’da yürürlüğe girmiştir.
Sonuç olarak Yeni hukuk sistemiyle, Türk vatandaşları
siyasal haklarına kavuşabilmiş, çağdaş uygarlık düzeyine
çıkabilmek için gerekli şartları ve gerekleri yerine getirmeye TAN
başlamıştır. Atatürk’ün gerçekleştirdiği bu devrimler;
emperyalist devletler tarafından esir edilen mazlum
milletlere örnek olmuştur. Türk milleti tarihten bu yana,
bugün ve gelecekte önder, lider olmaya devam edecektir.
8